Günümüzde suyun değeri geçmiş yıllara kıyasla daha net bir şekilde anlaşılır hale geliyor. Eskiden suyu sınırsız bir kaynak gibi görüyorduk, ancak artık gerçeklerle yüzleşmek zorundayız: Su, bilinçsiz kullanımlar sonucu hızla azalıyor ve bu durum küresel çapta ciddi su sıkıntılarına yol açıyor.
Çeşitli araştırmalara ve raporlara göre, Dünya nüfusunun yüzde 40’ını etkileyen su sıkıntısı, coğrafi sınırları aşarak küresel bir endişe kaynağı haline geliyor. Türkiye’nin su risklerine dair yapılan raporlar da bu gerçeği doğrular nitelikte. Nitekim 2023 yılında, Bursa’da bu risklerle yüz yüze geldik. Barajlardaki su seviyesinin yoğun şekilde düşmesiyle önce kuyu sularını kullanmaya başladık, ardından sık sık suyu gereksiz kullanmamak yönünde bildirimler aldık. Ancak yaşanan iklim değişikliğinin bir yansıması olarak bu sorun sadece Bursa’ya özgü değil. Örneğin, 2015 yılında Sao Paulo (Brezilya), tarihinin en kötü kuraklığıyla karşı karşıya kaldı ve şehrin su kaynakları hızla tükendi. Benzer şekilde, 2018’de Cape Town (Güney Afrika) ciddi bir su krizi yaşadı ve şehir suyu tükenme noktasına geldi. Aynı zamanda, 2019’da Chennai (Hindistan) de ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kaldı ve su kaynaklarının hızla azalması sonucu sıkı su kısıtlamaları uygulandı. Tüm bunlar gösteriyor ki sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dört bir yanındaki su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı için acil eylemlere ihtiyaç olduğu açıkça ortada.
Su sıkıntısı sadece insan yaşamını mı etkiliyor? Tabii ki hayır. Su sıkıntısı doğal yaşamı da derinden etkiliyor. Ekosistemlerdeki su dengesizlikleri, habitatları ve türleri olumsuz yönde değiştiriyor. Örneğin, su kaynaklarının azalması göçmen kuşların göç rotalarını etkilerken, sulak alanlarda habitat kaybına da neden olabiliyor. Bunun yanı sıra, su sıkıntısı nehirlere, göllere ve sulak alanlara bağımlılığı olan bitki ve hayvan türlerinin hayatta kalma şansını da azaltabilir. Bu durum biyoçeşitliliği ve ekosistem sağlığını tehdit eder, dolayısıyla doğal yaşam için de ciddi bir tehlikedir.
Tüm bu nedenlerle suyun korunması 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ve üye ülkeler tarafından benimsenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında da yer edinmiştir. Hepimizin bildiği üzere bu amaçlar sadece ülkelerin ya da iş dünyasının sorumluluğunda değil, her bireyin kişisel çabalarıyla da mümkündür.
Yeşilova olarak biz de su kullanım yoğunluğunu azaltmak için çaba sarf ediyoruz. Son 4 yılda su kullanım yoğunluğumuzu yüzde 47 oranında azaltmayı başardık. Bunu yaparken üretim proseslerimizi gözden geçirdik ve insani tüketim amaçlı alanlarda iyileştirmelere odaklandık. Cansan’da Eloksal tespit havuzlarında kullanılan kimyasalın değişimiyle, su değişim sıklığını azaltarak su kullanımını düşürdük, Can Metal’de makine parkurunda su kaçaklarını önlemek adına basınçlı kontrol sistemleri geliştirerek kayıp-kaçakları engelledik, yanı sıra tüm şirketlerimizde fotoselli musluklar ve su tasarrufu sağlayan perlatör uygulamalarını hayata geçirdik.
Suyun sürdürülebilir kullanımı sadece iş dünyasının sorumluluğunda değil, her bireyin kişisel çabalarıyla da mümkündür. Tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirerek su ayak izimizi azaltabiliriz. Örneğin, gıda ve giyim alışverişlerimizde daha bilinçli seçimler yaparak ve suyu tasarruflu kullanarak bu konuda katkı sağlayabiliriz. Bu şekilde küçük adımlarla suyu daha verimli kullanabilir ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir çevre bırakabiliriz.
Bununla birlikte, gıdamız, giysilerimiz ya da kullandığımız herhangi bir eşya üretilirken kullanılan su, o nesnenin su ayak izini oluşturur. Örneğin, bir fincan sade kahvenin son kullanıcıya ulaşana kadar geçirdiği süreçler şöyle tanımlanabilir: Kahve bitkisinin yetiştirilmesi, hasadın yapılması, rafine edilmesi, nakliyesi, kahve çekirdeklerinin paketlenmesi, kahvenin satılması ve fincana koyulması. Bütün bunlar için harcanan su miktarı bir fincan kahve için 130 litredir. Bu kahve kâğıt bardakta, süt ve şeker eklenerek tüketildiğinde ise harcanan su miktarı ortalama 208 litreye çıkar. Dolayısıyla içtiğimiz bir fincan kahve için 208 litre su harcanmış olur.
Bu örnek, günlük yaşamımızda tükettiğimiz ürünlerin su ayak izinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Tükettiğimiz her ürün, arka planda çok miktarda su kullanımını gerektiriyor ve bu da suyun sürdürülebilirliği açısından ciddi bir endişe kaynağı oluşturuyor. Bu nedenle suyu daha bilinçli, verimli kullanmak ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakabilmek için tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek elimizdedir.
Yazan: Yeşilova Holding – Sürdürülebilirlik Yöneticisi Eda Çetintaş